Çocuk ve Ergenlerde Davranış Bozuklukları ve Anne Baba Eğitimi
Çocuk ve Ergenlerde Davranış Bozuklukları ve Anne Baba Eğitimi
MAKALE © Yazan Gülten DEMİRDÖVEN | Yayın Haziran 2010 | 16,681 Okuyucu
Çocuk ve ergenlerde davranış ve uyum sürecini zorlaştırarak davranış problemlerine neden olan etkenler şunlardır;- Çocuk ve ergenin engelli olması,
- Çocuk ve ergenin kalıcı ve uzun süreli tedavi gerektiren rahatsızlıklar yaşaması,
- Çocuk ve ergenin kaza ve şok geçirmesi,
- Çocuk ve ergenin kronik hastalıklar ( astım, bronşit vb.) Geçirmesi,
- Çocuk ve ergenin salgı bezlerinin az yada çok çalışması,
- Çocuk ve ergenin fizyolojik gereksinimlerin karşılanamaması (beslenme, barınma, dinlenme gibi )
- Çocuk ve ergenin psikolojik gereksinimlerin karşılanamaması (sevme, sevilme, kendini güvende hissetme, başarılı olma ihtiyacı gibi)
- Çocuk ve ergenin sosyal gereksinimlerin karşılanamaması (bir gruba ait olma, kabul görme, onay ve güven duyma, statü sahibi olma ihtiyacı gibi )
- Aileden kaynaklanan nedenler
- yanlış anne baba tutumları (çocuğun yada ergenin otoriter, aşırı hoşgörülü, koruyucu, tutarsız, reddedici tutumlarla karşılaşması)
- parçalanmış aile ortamı (anne-baba kaybı, anne-baba ayrılığı)
- anne-baba arasında iletişim kopuklukları
Problem davranışları olan çocuk ve ergenlerin ortak özellikleri;- Sinirlilik, sinirini dışa vuran davranışları olması,
- Saldırganlık, saldırgan eğilimlerinin olması,
- Eşyaları tahrip etme, vurup kırma, dökme, duvara çarpma,
- Yerinde duramama, kıpır kıpır olma, (örneğin, bu nedenle masada oturarak yemek bile yiyememesi)
- Göz teması kuramaması, insanlarla yüz yüze iletişim kurmada zorluk yaşaması,
- Yalan söyleme davranışının sık sık olması,
- Bulunduğu ortamın dışında yaşıyormuş görüntüsü sergilemesi,
- Huzursuzluk ve sürekli problem çıkarması,
- Kolay iletişim kuramaması,
- Dikkat dağınıklığı (bu nedenle akademik başarısızlıklar görülür.)
- Öfke nöbetleri geçirmesi,
- Tırnak yemesi,
- Parmak emmesi,
- Sık sık anne-baba ve arkadaşlarla kavga etme, (bu nedenle anne ve babasıyla sürekli problem yaşar, diğer çocuk ve ergenler arkadaşlık yapmak yada oyun oynamak istemezler,
- Başkalarının eşyalarını izinsiz alması,
- Direktiflere ve kurallara uymaması,
- Ağlama krizleri geçirmesi
- İstemediği bir durumla karşılaştıklarında kendini yerden yere atma davranışları,
- Baş, göz, omuz tikleri vb.
- Aşırı kıskançlık (özellikle yakınlarını paylaşmayı sevmez)
- Eleştirilere karşı direnç göstermesi, kabullenmemesi,
- Okul devamsızlığı, sık sık okuldan kaçma,
- Okul korkuları, (okula gitmeyi istemez)
- Okul yaşamını ve dersleri sevmeme görülür,
- Okul eşyalarını tahrip etme,
- Sık sık şikayet etme ve şikayetlerinde kendini haklı göstermesi,
- Sık sık bedensel yakınmalar yaşaması,
- Zaman zaman aşırı hareketli, zaman zaman aşırı sakin olma hali görülmesi,
- Bir işi sonuna kadar yürütememesi, çabuk sıkılması,
- Sürekli yalnız olma isteği duyması,
- Diğer çocuklar tarafından dışlanma, oyun gruplarına alınmaması,
- Otoriteye karşı gelmesi,
- Hallüsinasyon görmesi,
- Kabadayı gibi davranma eğilimi göstermesi,
- Sık sık cinsel organıyla oynaması.
Önlem ve Terapi Yukarıda verilen özellikler davranış bozukluğu gösteren çocuklarda görülen tipik davranışlardır. Unutulmaması gereken nokta tüm bu belirtilerin aynı anda bir çocukta görülmeyeceğidir. Bunlardan bir yada birkaçı, davranış bozukluğunun belirtisi olabilir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise tipik davranış bozukluğu belirtilerinin, çoğu kez, tüm çocuklarda görüldüğüdür. Önemli olan bu özelliklerin sıklıkla ve uzun süreli gözlenmesidir. Çocuğunuz kardeşine kırıcı davrandı, okulda grup çalışmalarına katılmak istemedi veya kızdığı bir arkadaşına olan hıncını okul sırasına vurarak aldı diye davranış bozukluğu tanısı koymak son derece yanlıştır. Bu davranışları bir süredir yapıyorsa ve aldığınız önlemler işe yaramamışsa davranış tekrarlanıyorsa, davranışın ortadan kalkması amacıyla mutlaka bir uzman desteği alın. ANNE-BABA EĞİTİMİ
Disiplin çocuğa istenilen davranışları ve alışkanlıkları öğretmek, kendi kendini denetleme yada iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlamaktır. Etkili bir disiplin oluşturabilmenin ilk şartı; ebeveyn ile çocuk arasında bir uyum sağlayabilmektir. Herkes rollerinin ve statülerinin farkına varmalıdır. Bu uyum çocuğunuz yürümeye ve konuşmaya başlayıncaya kadar genelde olumlu aile yapısına sahip anne babalar tarafından gerçekleştirilir ama bu devreden sonra ebeveynlerde geleneksel görev sayılan “iş buyuruculuk” başlar ve bu uyum bozulur. Anne-baba olarak kural koymanız neden önemlidir?
Çocuğunuzun mutluluğunu istiyorsanız, bazı isteklerine hayır diyebilmeli ve uyması gereken kuralları öğretmelisiniz. Çocuğa sıcak, güvenli bir yuva ortamı sunmak; paylaşmak, başkalarına saygı göstermek gibi yaşamın çeşitli kurallarını öğretmek ve sağlıklı bir özgüven geliştirmesi için yardımcı olmak anne-babaların en önemli sorumlulukları arasında yer alır. Çocuğa çeşitli kuralların öğretilmesinde ise, doğru şeyleri yapmaya teşvik etmek kadar, bazı şeyleri yapmasına engel olmak da önem taşır. ÇOCUKLARDA OLUMLU DAVRANIŞ GELIŞTİRMEK İÇİN; Olumlu ebeveynliğin gücünü ne kadar erken yaşama geçirirseniz (bu beceriler her yaştaki çocuk için geçerlidir) çocuklar da o kadar çabuk karşılık verirler. Bu yöntemleri ilk uygulamaya başladığınızda hayır cevapları ile sıklıkla karşılaşabilirsiniz. Çocuklar ya işbirliğine girmekten mutlu olacaklar ya da direnmek onları mutlu edecektir. Bu yöntemleri kullanmak pratik gerektirir ama zaman içinde doğal olarak kullanmaya başlarsınız. Çocuklar da olumlu ebeveynlik yaklaşımına alıştıkça bu yöntemler daha etkili olacaktır. Çocukların yaşamı emirlerle doludur. Düğmelerini ilikle, dişlerini fırçala, yemeğe gel vs. Ebeveynler çocuklarına sürekli olarak aynı şeyi söylemekten nasıl sıkılırlarsa çocuklar da aynı şeyleri duymaktan sıkılırlar. Tekrarlanan emirler iletişimi zayıflattığı gibi etkisini de yitirir. Talep etmenin ve sürekli bir isteği yinelemenin alternatifi sormak ya da rica etmektir. Örneğin; “Git ve dişlerini fırçala” demek yerine “Gidip dişlerini fırçalar mısın” demelidir. Aynı şekilde karşınızdakinin yetenek ve yeterliliğini sınıyor izlenimi veren sorular da itici gelebilir. “Oyuncaklarını toplamayı becerebilir misin?” “Oyuncaklarını toplar mısın” cümlesinden farklı olarak “bunu yapabilecek yeteneğin var mı?” çağrışımını yapar. Çocuktan birşey yapmasını istediğinizde asla dolambaçlı yollara sapmayın. “Yapabilir misin, becerebilir misin?” bir istek değildir; içeriğinde birçok karmaşık ve dolaylı mesajı barındırır: “Bunu çoktan yapmalıydın”, “Bunu yapmanı daha önce de söylemiştim.” “Sana söylediğim şeyleri yapmıyorsun.” “Beni üzüyorsun” gibi. “Yapabilir misin” diye bir soru sorduğumuzda çocuğun sol beyninde tam olarak ne demek istediğinizi anlamaya yönelik bir faaliyet gelişir oysa “yapar mısın” dediğimizde sağ beyninde bir faaliyet olacak ve güdüleme merkezi harekete geçecektir. Ebeveynler olarak isteğinizi haklı çıkarmak için konumunuzu açıkladığınızda gücünüzü yitirirsiniz, çocuğun da kafası karışır. Halbuki çocuklara direnmenin bir sakıncası yoktur ve anne ve baba her zaman patrondur.
Ergenlik döneminde de çocuklar iyi ve itaatkar oldukları kadar başkaldırma ihtiyacı da duyarlar. Bu durumda da işbirliğini yüreklendirmek için uzun açıklamalardan vazgeçmek önemli bir fark yaratır. Örneğin; “Bugün çok fazla TV izledin; artık TV’yi kapatmanın zamanı geldi. Zamanını kitap okuyarak, spor yaparak vs. ile geçirmeni istiyorum.” gibi bir açıklama yapmaktansa “TV’yi kapatıp başka bir şeyler yaparak zamanını geçirmek istemez misin” daha etkili olur. Birçok ebeveyn çocuklarının kendileri ile konuşmadıklarından yakınırlar. Bunun en önemli nedenlerinden biri, ebeveynlerin çok fazla öğüt ve ders vermeleridir. Davranışı güçlendirmek için iyilikler ya da kötülükler hakkında uzun söylevler verildiğinde çocuklar işbirliğinden uzaklaşırlar. Dokuz yaşından küçükler buna hazır değillerdir, dokuz yaşından büyükler ise bu vaazları dinlemezler. Çocuklara ya da gençlere kaç yaşlarında olurlarsa olsunlar, söylev vermenin tek zamanı, onlar böyle bir şeyi istedikleri zamandır. Çocuk sizden bilgi istemedikçe, söylev yada ders vermek daha fazla direnç yaratır. Her Türlü Cezanın Sonucunda; ·Çocuk sırf ceza alma korkusundan olumsuz davranışını tekrarlamayabilir. ·Yaptığı olumsuz davranışın sonucunu anlayıp bir daha yapmaması için olanak tanınmamış olabilir. ·Yaptığının karşılığını ödemiş olduğunu düşünür, ödeşmiş hissedebilir. ·Olumsuz davranışından dolayı kendine kızacağına cezayı uygulayan yetişkine kızabilir. ·Ceza aldığı için kendini aciz hissedebilir. ·Yetişkini örnek alarak kendisi de aynı yöntemleri sorun çözmek için kullanmaya başlayabilir. ·Kendine güveni sarsılabilir. ·Ceza almamak için gizli gizli olumsuz davranışı tekrarlayabilir ya da yalan söylemeye başlayabilir. ·Saldırgan veya pısırık olabilir. ÇOCUKLAR NEDEN DİRENİRLER? Çocuklar ebeveynlerine direndiklerinde çoğunlukla başka bir şey istemektedirler. Çoğu kez direnişleri başka bir şeyi yeğlediklerini size anlatma çabalarıdır. Çocuklar ne istediklerini ve bunun kendileri için ne denli önemli olduğunu anladığınız mesajını aldıklarında, seslerini duyurduklarını ya da varlıklarının farkına varıldığından emin olduklarında dirençleri azalır. Dinlemeye zaman ayırır ve bunu doğru bir şekilde yaparsanız çocuğunuz bir dahaki sefere daha az direnirler ve işbirliğine daha gönüllü olurlar. Direnci kırmak için dinlemekten sonraki aşama ise çocuğun duygularının sakin ve sevecen bir şekilde tanımlanmasıdır. Çocuğa duygularının derinlerine inmesi konusunda fırsat tanındığında en gerçek ihtiyaçlarının karşılandığını hissederler ve kapattıkları kapılar açılır. CEZANIN YERİNE KULLANILABİLECEK ÇÖZÜMLER
Önleyici Açıklamalar Yapmak: Tekrarlanmasını istemediğiniz davranışı açıkça belirterek hangi davranışı yapabileceği hangi davranışı neden yapamayacağı konusunda bilgi verebilirsiniz. Yaptığı Davranışın Nedenini Düşünmek: Neden olumsuz davranışı tekrarladığını düşündüğünüzde çözüme ulaşmak için farklı fikirler üretebilirsiniz. Ortamı Değiştirerek Önlem Almak: Davranışı neden yaptığını bulduktan sonra tekrarlanmaması için, ortamı değiştirerek önlemler alabilirsiniz. Dikkatini Başka Yere Çekmek: Görmezden gelebileceğiniz davranışı gözardı edip, istediğiniz gibi davrandığında takdir edebilirsiniz. Böylece, olumsuz davranışına ilgi göstererek istemeden yapılan pekiştirme yöntemini bırakmış olursunuz. Beklentiyi Belirtip Seçme Hakkı Verme: Olumsuz davranış üzerinde durmaktansa “Tv izlemeye devam etmektense ya puzzle yapalım ya da basketbol oynayalım” gibi onun da kabul edeceği iki seçenek sunabilirsiniz. Davranışının Sonucunu Yaşamasını Sağlamak: Bütün bu davranış değiştirme yaklaşımlarını defalarca denemenize rağmen çocuğun olumsuz davranışları devam ederse artık çocuğun davranışlarının sonuçlarını yaşama vakti gelmiştir. Yani, iki çocuğunuz da tv kanalları konusunda sık sık kavga ediyorlar ve bunun olmaması için bu davranışlarının yanlış olduğunu anlatıyorsunuz, neden bu şekilde oluyor diye düşünüp farklı saatlerde izlemeleri için destek oluyorsunuz, dikkatlerini başka bir yöne çekiyorsunuz, tv izlemek dışında yapabilecek aktiviteler konusunda önerilerde bulunuyorsunuz vs. fakat onlar aynı saatlerde farklı kanalları izlemek konusunda sürekli kavga etmeye devam ediyorlar. Böyle bir durumda o saatte tv’yi tamamen kapatırsanız davranışlarının sonuçlarını yaşamalarını sağlamış olursunuz. Sonuç olarak; anne babaların amacı çocukların olumsuz davranışlarını azaltıp, olumlu davranışlarını artırmak ve hayata hazır hale getirmektir. Çocukların doğru ve yanlışı ayırt edebilen ve herhangi bir dış denetim olmadığı halde tercihini doğrudan yana kullanan bireyler olmasını istiyorsak onların içsel ödül ve men etme mekanizmalarını geliştirmemiz gerekir. Yazan Gülten DEMİRDÖVEN Yazarla İletişim 0533 373 81 23 | Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Çocuk ve Ergenlerde Davranış Bozuklukları ve Anne Baba Eğitimi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Gülten DEMİRDÖVEN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Gülten DEMİRDÖVEN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |