istanbul Üsküdar Kadıköy Acıbadem Psikolojik Danışmanlık Merkezi Telefonu 0533 373 81 23 pedagog ile ilgili aramalar, pedagog tavsiye, pedagog istanbul, pedagog anadolu yakası, pedagog devlet hastanesi, pedagog ücretleri, pedagog bölümü, pedagog nedir ne yapar, pedagog gülten, pedagog, Acıbadem Psikolojik Danışmanlık www.acibadempsikolojikdanismanlik.com/ 0533 373 81 23 Kendimizle ve çevremizle ilgili sahip olduğumuz düşünceler, tavırlar, yargılar ister olumlu olsun ister olumsuz çoğunlukla bizim tarafımızdan ...
uzman klinik psikolog sabiha ışık 05333738123
sabihaisik@outlook.com
Bağlanma türleri ve insan ilişkilerine etkisi
17/06/2022 Bağlanma türleri ve
insan ilişkilerine etkisi Bağlanma; çocukların küçük yaşta anne veya bakım veren diğer
kişi ile kurduğu bağdır. Bebekler küçük yaşlarda bakım veren kişinin ya da
annenin her zaman ihtiyaçlarına cevap verebileceğini, güvenli olarak bir psikolojik
yapı geliştirdiklerinde onlara güvenli olarak bağlandığını söyleyebiliriz.
Yapılan araştırmalara göre her bebek bakım verene ya da annesine güvenli olarak
bağlanma oluşturamıyor. Eğer ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgili bir
güvensizlik duyuyorsa bunun düzenliliğine ya da güvenirliliğine olan inancını
azaltan durumlarla karşılaşıyorsa güvensiz bağlanma türleri de
geliştirebiliyor. Bağlanma türleri ile ilgili kuramı Jhon Bowlby 1950-60
yılarında geliştirdi ve bu kuram günümüzdeki birçok araştırmanın kaynağı olarak
kullanılıyor. 1)Güvenli bağlanma: Anne bebeğin bulunduğu odadan
ayrıldığında bebek üzülüyor. Anne yokken rahatlıkla odada farklı oyuncakları
keşfederek oyunlarına devam edebiliyor. Anne tekrardan geldiğinde seviniyor, yanına
gidiyor, ilgi ve sıcaklık gösteriyor. Burada bebeğin annesi yanında yoksa bile
geleceğine dair güvenini görüyoruz. İşte tam da bu durum yetişkin ilişkilerinde
partnerin ya da eşin olmadığı durumlarda belli bir mesafelenme olduğu
durumlarda kişinin o kişiyle olan bağını güvenini aslında bize gösteriyor. Partnerlerine
bir özel alan bırakabilen yetişkinlerin genellikle güvenli bağlanma türüne
sahip olduğunu görüyoruz. Aynı şekilde kendileri için de benzer bir düşünceye
sahip olabiliyorlar. Evet benim bir partnerim var ve onunla belli bir bağlantım
var, güvenli bir bağım var ama benim de kendime ait özel bir alanım olabilir. O
da zaman zaman arkadaşlarıyla benden uzakta zaman geçirebilir düşüncesi mevcut
kişilerdir. Ya da partner kötü bir gün geçirdi, arzu ettiği kadar bir araya
geldiğinde sevinç göstermiyor, güvenli bağlanan kişi bunu hemen ilişkisine
atfedip ‘artık sevgilim beni daha az seviyor’ şeklinde açıklamalara gitmez. ‘Ya
bugün keyfi yok herhalde diye düşünüp kendinden bağımsız bir objektif açıklamayla
durumu değerlendirebilir. 2)Güvensiz bağlanma
türleri: Kaygılı bağlanma: Bebekler anne odadan çıktığında ciddi
bir üzüntü, çok aşırı bir ağlama hali durumuna girer. Fakat anne geriye
döndüğünde annenin yanına gidip aslında bir şekilde iyi hissetmekle beraber ona
vurabilir, tekme atabilir, öfkeli bir tepki verir. Aslında burada bir ayrılığı
protesto davranışı görüyoruz. Aynı şekilde yetişkinlik hayatında kaygılı bağlanan
yetişkinlere baktığımızda bu kişiler partnerleri ile olabilecek en ufak bir
bağlantı kopukluğunu çok büyük şekillerde açıklama, tamamı ile sonuca giden,
ilişkinin devamlılığına yönelik bir tehdit olarak algıladıkları, ‘artık beni
sevmiyor, başkası ile ilgileniyor, yakında beni terk edecek’ şeklinde büyük
açıklamalara gidebilir. Dolayısıyla da ufak bir kopukluğu ciddi bir tehdit
olarak algılarlar. Çünkü çocukluklarında öğrendikleri bakım veren kişinin her
zaman güvenli olarak orada olmadığıdır. Bu nedenle partneri ile sürekli bir
ilişkisi olacağına güvenemezler. Bu tip kişilerde davranışsal olarak neler
görüyoruz? İlişkiyi kaygılı bir şekilde gördüğü için sürekli mesaj atma, çek
etme, çok sık arama gibi davranışlar görebiliyoruz. Ya da tam tersi aynı şeyi
partnerinden bekleyebiliyor kişi. ‘bugün beni sadece bir kez aradın, artık beni
sevmiyor musun?’ gibi açıklamalara gidebilirler. Sevmiyorsun, ayrılmak
istiyorsun gibi ilişkinin varlığı üzerinden kaygılı bir şekilde dışa vurabilir.
Kaygılı bağlanan kişilerde kıskançlık boyutunun yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Çünkü zaten partnerinin orada olduğuna inanmayan kişi genel olarak dışarıya
olan bağlantıyı bir kıskançlık unsuru olarak yaşar. Bununla ilgili de elbette
ilişkide sorunlar çıkartabilir. Kaçıngan bağlanma: Anne odadan çıktığında çok bir duygu
göstermezler. Annenin varlığı yokluğu çok önemli değilmiş gibi davranırlar.
Anne geri geldiğinde çok sevinç göstermezler. Anne ile çok fazla ilgilenmezler.
Sanki tek başına aynı evde bakım veren kişinin olması ya da olmaması çok önemli
değilmiş gibi hareket ederler. Aynı şekilde yetişkin hayatında da bu kişiler
partnerleri ile olan ilişkiler konusunda biraz mesafelidir. Kopuk
diyebileceğimiz, çok fazla sizinle ilgilenmeyen bir partneriniz varsa
muhtemelen kendisi çocuklukta bir kaçıngan bağlanma geliştirmiş olabilir. Ya da
siz böyle olabilirsiniz. Kaçıngan bağlanan kişiler genelde sığ ilişkiler
kurarlar. Örneğin başka başka kişilerle cinsel ilişki yaşayabilir fakat
onlardan bir tanesi ile yakın bir ilişkiye girip ilişkinin derinleşmesi
ihtimali ortaya çıktığında kişi ürkebilir. Küçük yaşta yaşanan bakım verenin
düzenli olarak orada olmadığı inancı ve kabulü herhangi bir yakın ilişkiyi
tehdit unsuru, korku verici bir şey olarak algılamasına sebep olur. Kıskançlık
davranışının en az görüldüğü bağlanma stili kaçıngan bağlanmadır. Zaten sevgi ile
bağlanılan kişinin varlığının önemli olmadığı ya da bunun reddi ile beraber yaşadığı
için kişi ilişkiyi ona onun dışarı ile olan bağlantısı herhangi bir şeye
ilgisiz yaklaşacaktır. Örneğin ıssız adam filmindeki başrol gibidirler. Yakın
ilişkiden korktukları için genellikle yalnız olan kişilerdir. Korkulu kaçıngan
bağlanma (saplantı): Beraber
olunan kişinin varlığını kaybetme konusunda ciddi bir korku yaşadıklarından aslında
yapışabilirler. Bu ilişkiler en fazla iç içeliği, en fazla bağımlılığı, sürekli
beraber olan, her şeyi birlikte yapan kişilerde görebiliriz. Baktığımızda genelde kaçıngan bağlanan kişiler en fazla
kaygılı bağlanan kişiler ile partnerlik yapıyorlar. Çünkü kaygılı bağlanan
kişinin öğrendiği şey, bakın verenin ya da ilgi gösteren kişinin düzenli olarak
hayatında bir varlık göstermeyeceği yönündedir. Kaçıngan kişi de tam bu
davranışları kaygılıya sunduğu için bu öğrenme ile bağlantılı olarak orada bir
karşılıklı çekim yaşamaları söz konusu olacaktır. Araştırmalara göre güvenli
bağlanan ilişkiler her zaman daha yüksek uyum ve doyum sonuçları ortaya
çıkarıyor. Ancak Türkiyede yapılan bir araştırmata göre uyum ve doyum
yüksekliği sadece güvenli bağlanan kişiler arasında değil, saplantılı dediğimiz
korkulu kaçıngan bağlanan çiftlerde de yüksek olduğu görülmüştür. Kıskanıyor,
demek beni seviyor gibi karşılıklı sevgiyi bir arada düşünen bir kültürümüz
var. Aynı zamanda ergenler üzerinde yapılan araştırmalarda güvenli bağlanan
ergenlerin kendilerini daha az yalnız hissettiği ve kaygılı bağlanan ergenlerde
ise yalnızlık hissinin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Yani kaygılı bağlanan
kişinin partneri olsa da onun varlığı ile ilgili tedirgin olduğundan yalnız hissetmeye
devam ediyor. Güvenli bağlanmanın işlevi bebek bakım veren kişiden uzak
kaldığında yaşadığı negatif duyguları yönetebilmeyi öğrenebiliyor olması ile
bağlantılıdır. Örneğin, anne odadan çıktığında ve bebek ağladığında bir süre
sonra döneceğini bilmekle beraber arada geçen o zamandaki yaşadığı kaygıyı
yönetebilmeyi öğrenir. Kaygılı bağlanan kişilerde ayrılığa protesto dediğimiz
davranış olarak herhangi bir mesafelenme sırasında ciddi öfkelenmeler, hızlı
bir şekilde negatif çıkışlar yaşandığını biliyoruz. Uzman Klinik Psikolog
Sabiha IŞIK |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Antisosyal Kişilik Bozukluğu - 28/06/2022 |
Sosyopati ya da psikopati olarak da adlandırılan antisosyal kişilik bozukluğu genel anlamda diğer kişilerin haklarına karşı umursamazlık ve ihlal halidir. Çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eder. Hilekarlık ve |
Terk Edilme ve Ayrılık Korkusu - 24/06/2022 |
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’ e benzer aşıkların reddedilme ve terkedilme öyküleri mitolojde yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bütün hayatını sevgiliye adayan erkek ve kadın mitleri ile doludur masallar ve efsaneler. Analitik psikolojinin |
Göç’ün Psikolojisi ve Sosyolojisi - 21/06/2022 |
Uluslararası göç; bir ülkeden bir ülkeye belirli bir süre yaşamak için taşınmak olarak adlandırabiliriz. Göç konusunu sebeplerine göre ayıracak olursak eğer; 1) ekonomik göç yani iş için göç edenler: Eskiden Avrupa mavi yakalı göçmen ararken |
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı - 14/06/2022 |
Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır. Davranışın değerlendirilmesi sırasında |
Otizm nedir? - 10/06/2022 |
Otistik çocukları üç konuda sıkıntı yaşarlar; sözel iletişim, duygusal ve sosyal alan, davranışsal konular. Çocuğunuzda bunlardan tamamı olmasa da bir kısmını gözlemliyorsanız bir uzmana başvurmanız çok önemlidir. Otizm’de erken teşhis ve doğru yönl |
Kardeşler arası yaş farkı ne kadar olmalıdır? - 07/06/2022 |
En sık sorulan sorulardan biri ne zaman ikinci çocuğu yapmalıyım? Kardeşler arası yaş farkı ideali kaç olmalıdır? Bu yazımda bunlara detaylıca değineceğim. Yaş farkına karar verirken değerlendirilecek konular; anne baba, anne baba ilişkisi, çocuğu |
Çocuklarda konuşma geriliği, konuşma gecikmesi - 03/06/2022 |
Konuşma bir öğrenme ve iletişim biçimidir. Bebekler etrafındaki olayları gözlemleyerek, cisimlerin isimlerini duyarak zamanla konuşmaya başlarlar. Çocuk beyni ilk üç yaş içerisinde öğrenme ve taklit etmeye çok açıktır. Çok kolay öğrenir ve taklit e |
Çocuklara “Hayır”ı Öğretmek, Çocuklara Hayır Diyebilmek - 31/05/2022 |
Ne zaman çocuklara “hayır” diyoruz? Ne zaman “dur” diyoruz? Acaba bu hayır’lar bizim hayır’larımız mı yoksa olması gereken hayır’lar mı? Çocukların cezalandırılmaları ile ilgili süreçlerde bazen hayır diyerek, ses tonumuzu da arttırarak yapmaması ge |
İstediğini ağlayarak yaptırmaya çalışan çocuğa nasıl davranmalıyız? Ödül ve pekiştireç yöntemi nası - 24/05/2022 |
Bebek doğduğu andan itibaren ağlamaya başlar. Konuşamadığı için acıktığında, bir yeri ağrıdığında, tuvaleti geldiğinde, herhangi bir rahatsızlık durumu yaşadığında kendini başka türlü ifade edemeyeceği için ağlar. Ağladığında anne gider ve bir soru |
Devamı |